Pazartesi, Kasım 02, 2009

"İhtiyacım yok, ama alacağım sanırım"

Renault'nun son TV reklamı, bir öncekini aratmayacak cinsten: yine tehlikeli sularda geziniyor!

Daha önce, EuroNCAP çarpışma testlerinden en çok 5 yıldız alan modele sahip oluşunu, çarpışan ve havada uçuşan arabalarıyla kutlayan Renault, yeni Megane Sport Tourer için yine ilginç ve tehlikeli bir slogana sahip reklama imza attı.

- Aileniz var [Hayır yok..]
- Yeğenleriniz tüm oyuncaklarıyla yazın size geliyor.. [Yoo]
- Dalgıçsınız ve tüpleri koyacak büyük bir bagaja ihtiyacınız var.. [Hayır]
- Bu arabaya gerçekten ihtiyacınız var mı [Hayır yok]
- İhtiyacınız yok ama, yine de almak isteyeceksiniz..

Sanki rakip firma, Renault'nun bu yeni modeli satmasın diye yapmış bu reklamı. İhtiyacınız olacağını düşünebilirsiniz, ama aslında yok. Boşuna uğraşmayın, tipini beğenmiş olabilirsiniz.. Ama yine de bu araç size göre değil.. Mi acaba? Ne demek istiyor peki bu reklam?

Şu mudur: "Fonksiyonu itibariyle, büyük ve konforlu bir otomobil yaptık.. Laf aramızda yakışıklı da oldu.. Ama bu otomobili 'neden?' almanız gerektiğine karar veremedik doğrusu."

Bizim size söyleyebileceğimiz bir neden yok, ama siz onu görünce beğenecek ve sahip olmak isteyeceksiniz..

Bu reklam için daha çok çalışma yapılmalı ve bu tehlikeli halinden kurtarılmalıydı doğrusu. Yoksa tüketicinin zihninde "Renault, aşağı yukarı güzel ve kullanışlı otomobiller yapar, ama neden bir Renault almam gerektiğini pek bilemiyorum.." cümlesi belirir ki, markanın geleceğini tehlikeye atabilir. Nereye yerleştirmem gerektiğini bulamadığım bu markanın yerine bir Citröen, bir Peugeot, bir BMW, bir Toyota kolaylıkla yerleşebilir.

Çok büyük paralarla yürütülen otomotiv endüstrisinde yapılacak pazarlama faaliyetleri, elbette yeni açılımlara ve söylemlere açık olabilir. Ama fonksiyonunu kaybetme riski taşıyan mesajlardan uzak durmalıdır. Zira olası kaybınız çok büyük olabilir.







Salı, Eylül 01, 2009

Büyük olay: Microsoft özür diledi!


Amerika'da yayınlanan bir ilanın görselini, Polonya'da da kullanan ve ortada oturan mülayim zenci amcayı, photoshop marifetiyle beyaz bir adama dönüştüren Microsoft, sivri zekalı grafikerin azizliğine uğradı ve şikayetler karşısında dayanamayarak özür dilemek zorunda kaldı! Sorun bir zencinin beyaza çevrilmesi değil, adamın masadaki elinin zenci kalmasıydı. Çünkü bu, fotoğrafın aslının bir zenciye ait olduğunu gösteriyor.

Çok uluslu birçok şirketin ilanları, farklı ülkelere göre uyarlanır zaten. Amerika ile Polonya'nın zenci nüfusunu kıyaslarsanız, Polonya'da kullanılacak ilanda bir beyazın bulunmasının daha gerçekçi olacağını hemen anlarsınız.

Asıl sorun, masadaki zenci eldedir. Zira, ciddiyetten uzak bir görüntü vermiş oldu Microsoft bu el ile. Özrü de bence budur.
Haberin orijinal hali için bkz: http://www.ntvmsnbc.com/id/24995090

Salı, Temmuz 14, 2009

GSM Operatörleri Şaşırdı!



GSM Operatörleri arasındaki rekabet kızışırken, mantık sınırlarını da zorlamaya başladı!

Vodafone'dan 35 Kontöre 3.000 SMS! Yani günde 100 tane mesaj atıyoruz. Telefonunuzu günde 12 saat kullandığınızı düşünürseniz, saatte 8 tane mesaj atabilirsiniz. Bu da 7 dakikada 1 demek! Yani işi gücü bırakalım, 3.000 mesaj hakkımızı doldurmaya uğraşalım. Bir çok kullanıcı için ayda 100 SMS (haydi 500 olsun) yeterli iken, hediye edilen rakamın çok büyük oluşu gibi bir göz boyamacılığa ve kolaycılığa gidiyorlar.
Bu artık şuna benzedi; bir açık arttırmaya katılırsınız, satılan şeyi aslında almaya niyetiniz yoktur, ama sizinle yarışanın cebinden daha fazla para çıkması için fiyatı arttırırsınız sürekli! Sonra tam zirveye yakın bir yerde çekilirsiniz. Böyle malın fiyatı 100 liradan 3.000 liraya çıkar! Bir sonraki karşılaşmada da aynı oyun size karşı hazırlanacak ve kontrolsüzce kazandığınız paracıklarınız, saçma sapan bir şekilde elinizden uçup gidecektir...
Ne yapsın şimdi kullanıcılar?
En çok SMS ve konuşma hakkı veren operatörü mü tercih etsinler sürekli? "Bir tane hat aldım, ama öbürkü yeni kampanya başlattı, oraya geçeyim. Aaa bu sefer de diğeri acayip hediyeler veriyor, hadi şimdi de ona geçeyim." Ya 2-3 tane hattınız olacak, ya da sürekli oradan oraya gezinip duracaksınız.. Nasıl isterseniz...
Aklımıza şu kural geldi nedense:
bir şeye ulaşmak kolaysa, o şey kıymetsizdir veya kıymetini kaybedecektir!
Tavsiyemiz, hediye SMS ve konuşma sürelerinin sınırlarını zorlamaktansa, tüketicinin gerçekten işine yarayacak kampanyalar hazırlanmasıdır. Bu yapılan saçma işler, insanların aklını karıştırmak ve yok yere iştah kabartmadan başka işe yaramaz çünkü!

Portakalların gücü adına!


Bir televizyon ropörtajında şöyle demişti Göksel: "çocukluğumdan beri çok sevdiğim Çamlıca ile ortak bir projeye imza attığımız için çok mutluyum.."

Reklam hoş, bir gazozun insanda uyandıracağı duyguları hedeflemiş, eğlenceli bir şekilde hazırlanmış. Buraya kadar iyi, fakat ben HSBC'nin yerinde olsam bu reklama itiraz ederdim! Zira komple turuncu ile başlayan reklamda Çamlıca Gazoz lafı duyuluncaya kadar reklamın Advantage Card'a ait olduğunu sanmıştım. Lakin Çamlıca'ymış!

Ya da; "reklam oyuncumuzun bir başka işi de yine bizim markamızı hatırlatıyor, yine bize çalışıyor" diye düşünmüşler midir acaba?

Cumartesi, Haziran 06, 2009

Yeni bir ürün, başarılı bir sunum: Selpak Kağıt Bez


Kağıt mendilin adı olmuş marka Selpak, yeni bir ürün çıkardı: Selpak Kağıt Bez.

Şu günlerde televizyonlarda reklam filmi de yayınlanıyor. Yeni bir ürün olmasından dolayı, filmin ürünü tanıtması gerektiğinden, sunulan yeni özellikleri gayet açık bir şekilde anlatılıyor.

Tüketici, yeni bir ürünle karşılaştığında hemen şu soruyu sorar: "Bu ürünü neden diğer bezlere tercih etmeliyim?" Reklamda bu soruya verilen cevaplar sırayla veriliyor:



Bu ürünü;

  • Islatırsınız,

  • Sıkarsınız (dayanıklıdır)

  • Kullanırsınız, (isterseniz deterjanla da temizlik yapabilirsiniz)

  • Yıkayıp temizleyebilirsiniz,

  • Ve çöpe atarsınız.. (Başka bir temizlik işi için, rulodan yenisini koparır ve temiz bir bezle temizlik yaparsınız.)

Böylece tüketicinin market rafında gördüğü bu ürünü, kimseye danışmasına gerek kalmadan satın alması sağlanır.

Bu net ve gayet açık çalışma için Selpak'ı ve filmi hazırlayan ajansı kutlarız.

Perşembe, Mayıs 07, 2009

Sucuk mu, yumurta mı?

Pınar Sucuk'un Kadir Çöpdemir'li yeni reklamını görmüşsünüzdür. Baba Kadir Çöpdemir'in özenle hazırladığı sucuklu yumurtayı bekleyen oğlu, kendinden önce babasının davrandığını görünce sloganı patlatıyor: "Pınar sucuk, babadan oğula kalamayan sucuk!"

Çekim gayet hoş, mesaj sıcak, Kadir Çöpdemir'in bıyığı da güzel düşünülmüş bir "baba"lık sembolü olmuş.

Lakin unutulan veya es geçilen bir nokta var ki bence reklamın amacını bir miktar kaydırıyor: Baba ekmeği doğal olarak yumurtanın sarısına bandırıyor. Sucuk olması gereken merkeze birden yumurta oturuveriyor. Ama bu bir yumurta reklamı değil ki!

Mesela baba, oğlu ondan sucuklu yumurta beklerken o da tüm tavada ne varsa yemiş olsa bu kadar dikkat çekmezdi. Hatta bandığı ekmeği bir eliyle ağzına atarken, diğer elinde de çatalda sucuk dilimi olabilirdi. Ama ekmeğin yumurtaya banılması, ürün açısından risk oluşturuyor, asıl olan Pınar Sucuk değil "yumurta" oluyor. Başka bir sucuk da olsa fark etmeyecek sanki.

***
Pınar'ın daha önce Mangal Sucuk için çektiği reklamlarda mesaj daha netti. Mangalda kızaran sucuklar, domates-biber gibi yan malzemelerle ekmeğin arasına konup afiyetle yeniliyordu. Sucuk merkezdeydi. Zira domates-biber, sucuk olmadan mangalda olmasa da olur.

Bu çelişki yönünden belki de bu reklamın yeniden çekilmesi veya montajlanması düşünülebilir!




Benzer eleştirilerin yer aldığı Patates Baskı köşesi:

GSMobile için kötü zamanlama!


Sen de takımın için birşey yap! Slogan bu...

Ne yapayım mesela? Telefonuna GSMobile kartı al, ondan konuş. Aylık 12 lira sabit ücretin bir kısmı ile, fotoğraf-video gibi içerikler için de Galatasaray para kazansın...

Tamam güzel de, bu ürünü piyasaya çıkarıp "sen de takımın için birşey yap!" demenin hiç zamanı değil ki!

Takımın gidişatı çok kötü, ne ligde ne de Şampiyonlar Ligi'nden devşirmeyle geldiği Uefa kupasında hiçbir varlık gösterememiş, üstüne bir de Fenerbahçe ile Ali Sami Yen'de 0-0 berabere kalıp, kavga ettiler. Bir sürü kırmızı kart görüp cezalar yediler. Takımın hocası Skibbe gitti, yerine eski kaptanı Bülent Korkmaz'ı büyük umutlarla getirdiler ama, adamcağız daha takımın başında 10 maç oynattı, alınan kötü sonuçlarla istifa etme noktasına geldi.


Şimdi siz, sunduğunuz ürünün temsil ettiği takım bu haldeyken bunu hedef kitlenize nasıl dersiniz: Sen de takımın için birşey yap!

"Takımım benim için ne yaptı?" diye sormaz mı taraftar?

Bu ürünün lansmanı için çok yanlış bir zaman seçmişler malesef. Ancak yeni sezonun başında, hocası ve belki yeni flaş oyuncularıyla tazelenmiş bir Galatasaray'la yeniden duyurulması gerekir. Yoksa arada kaynar gider, başarıya ulaşamaz!

Çarşamba, Mart 11, 2009

Kotex'ten büyük hizmet!

Kadınlar Ne İster? (What Women Want) adında bir film vardı. Görmeye alışık olmadığımız halde bir romantik komedi filminde izlemiştik Mel Gibson'ı... Banyoda saç kurutma makinası küvetteki suya düşüp Mel'e bir güzel elektrik çarpıyor ve ardından kahramanımız kadınların duymak istedikleri cevaplara yönelik düşünceleri zihninde duyumsuyordu. Böylece tanıdığı tanıştığı tüm kadınlar için bir "bulunmaz erkek" figürüne dönüşüyordu.

Halen -kadınların bile- tam olarak dile getirip cevabını veremediği "Kadınlar Ne İster?" sorusuna dair birçok cevabı içeren bu ilanı kutluyoruz!

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, gazetelerde alakalı-alakasız birçok firmanın verdiği ilanlar içinde hemen sıyrılıp göze çarpıyor bu ilan! Birkaç ürün fotoğrafını koyup, "kadınlarımız canlarımız, hayatımızı güzelleştiriyorsunuz, ne kadar da hoşsunuz, süpersiniz!" tadında sloganlarla tüketicinin zihninde yer etmeye çalışan ilanlardansa içinde hem düzeyli bir espri potansiyelini hem de zarafeti harmanlayan bir ilan hazırlamak kolay değil!

Sade ama son derece etkili bu çalışma için Kotex'i kutlarız...