Cuma, Kasım 07, 2008

Zaman, Ülker ve vahim yanlışları

Son günlerde dikkat çekici reklamlardan bir tanesi de Zaman gazetesinden geldi: "Yaftalamadan Önce Düşünün"...

En az 5 yıl önce değiştirdikleri gazete tasarımlarıyla dikkat çeken Zaman, bununla bir çok tasarım ödülü aldı. Yazar kadrosuna farklı bir çok kesimden değerli kalemleri de ekleyerek, eskiden çok insan tarafından 'dinci' görüntüsünden nispeten uzaklaştı denebilir. Aslında AKP iktidarıyla birlikte toplumdaki muhafazakar kesimin 'hayata' daha çok katılmasıyla belki, dindarlıklarıyla bilinen kesimlerde belirgin bir değişim yaşanmaktaydı. Hayatını bu şekilde sürdüren insanların da tercihleri yavaş yavaş değişmekte, diğer kesimlerle eskisine oranla daha fazla şeyi paylaşmaktaydılar. Aslında AKP iktidarından bağımsız olarak, bir gazetenin kendisine daha modern ve profesyonel bir görüntü kazandırması, beklenen bir hamledir. Söyleyecek sözünüzün olması güzel bir şeydir. Bunu güzel bir imajla birlikte sunmak, artı bir güzelliktir.

Son reklamla, toplumun değişik kesimlerine hitap etme iddiasında bulunan bir yayın organının değişiminin sadece görüntüde kalmaması ve arkasını fikri desteklerle doldurmasını bekleriz. Buraya kadar herhangi bir sorun yok.

Sorun şurada; tam bu reklam kampanyası, farklı mecralarda boy gösterirken, Zaman gazetesine verdiği ilanla Ülker grubu ortalığı karıştırdı. Kafalarda soru işaretleri oluşturdu da denebilir. "Her zaman, farklı yüzlerde, aynı gülen gözleri görmek için çalıştık! 22. yılın kutlu olsun Zaman!" sloganıyla çıkan bu ilan, Zaman gibi 'dinci' bilinen bir grubun zamansız ve manasız bir dayanışma gösterisinden başka bir şey değildi. Sanki her ilan verdikleri gazetenin doğum gününü ilanla kutlama alışkanlıkları varmış gibi böyle bir lüzumsuzluğa imza atan Ülker ve Zaman yöneticilerini buradan selamlıyoruz.

Tayyip Erdoğan da, iktidara geldikten sonra sürekli olarak 'gizli gündemimiz yok', 'bu ülke için çalışıyoruz' gibi sözleri sürekli söylemek zorunda kaldı. Ama şu gerçeği Tayyip Erdoğan gibi Zaman ve Ülker'in de öğrenmesi gerekiyor: İyi olmak yetmez, iyi görünmek de gereklidir!..

Salı, Ekim 28, 2008

Metro güzel, reklam da güzel ama bir eksik var!

Kızın şeker bir şekilde Metro'sunu yerken, genç irisi arkadaşının yanına gelip "Merve, hadi vursana! Çok güçlüyüm, bana birşey olmaz!" sözüne karşılık Merve'nin attığı süpersonik yumrukla zavallı çocuğun duvardan dışarı fırlaması ile mesaj direkt olarak veriliyor: Metro, müthiş bir enerji kaynağı!

Ardından, yıkıntıların arasından kafası görünen gencin "Merve n'aptın yaa?!" serzenişi ve kafasına düşen tuğla ile reklamın sonu güzel bağlanmış. Lakin, inceden bir feminist çizgi de yok değil hani: Arkadaşlarıyla keyifli bir şekilde vakit geçiren güzel kızımız, yanına gelen aptal oğlana dersini veriyor. Tabi ki rolleri değiştirseniz çok saçma bir görüntü olurdu ama bu haliyle de oldukça eğlenceli ve net bir reklam hazırlanmış.

Buraya kadar herşey güzel de, slogan malesef olmamış!

'Enerji geliyorum demez' lafı, 'Kaza geliyorum demez'den alıntı olduğuna göre, burada Metro'nun verdiği enerji, terslikler çıkaran negatif bir enerji gibi algılanabilir. O yüzden lafı olduğu gibi bu haliyle kopyalamak yerine "Enerji Geliyorum Diyor" denebilirdi. Aynı mesajı yine verirken, böyle bir olumsuz algıya da meydan verilmemiş olurdu.



Cumartesi, Ekim 18, 2008

mükemmel linea!

Bugünlerde TV'de yayınlanan yeni Fiat Linea reklamını çok başarılı bulduk.

Yeni nesil MultiJet Dizel motoru ile "az yakıt tüketimi" mesajını çok net ve eğlenceli bir şekilde verdikleri için yönetimi ve ajansı kutlamak isteriz.

Reklamda, evin hanımının önce servis yaptığı küçük kızlar, zayıf ama daha fazla yakıt tüketen diğer araçları temsil ederken, evin kilolu ama şirin beyi, Linea'yı temsil ediyor. Kendisinden beklenen şekilde, en az kızlar kadar köfte alması beklenen adam, sadece 1 köfte ile yetiniyor.

Böylesine net ve bir çırpıda izleyiciye ulaşan çalışmalar çok sık çıkmıyor ortaya. O bakımdan derdini hemen anlatan bu çalışmayla Linea'nın tüketicinin gözünde yüksek puan alması kaçınılmaz.

Cuma, Eylül 19, 2008

Renault'dan riskli mesaj!

Televizyon ekranlarında görmeye alışmadığımız bir Renault reklamı gösteriliyor son günlerde. Şu an satışta bulunan tüm modellerinin EuroNcap Güvenlik ve Çarpışma testlerinden 5 yıldız aldığını anlatan reklamda tümü gümüş renkli modeller birbirleriyle yer yer kibarca, kiminde de kafa kafaya çarpıştırılıyor.

Otomobil alırken herhalde en son yaşamak isteyeceğimiz şey, bir kazaya karışmaktır. Kimisi işi için, kimisi ailesi için otomobil alır. Şehir içinde ve dışında bir sürü değişik yollarda kullanacağınız arabanızı kaza yapar halde düşünmek, aklınıza o fotoğrafı getirmek istemezsiniz. Bu bakımdan, bu otomobillerin kaza yaparken gösterilen görüntüleri ekranda büyük risk taşıyor!

Tabi ki Renault, otomobillerinde bulunan güvenlik donanımının gücünü anlatmayı ve "bu arabayla kaza yaparsanız, korkmayın güvendesiniz!" mesajını vermek istiyor. Bunu anlatmak için seçtikleri tarzdan dolayı cesaretli davranışlarını kutlarız!

Ancak bu meydan okuyan reklamda, en azından yanlış anlaşılma riskini en aza indirmek için bazı önlemler alınabilirdi. Örneğin reklamın sonunda yer alan "Renault, tüm modelleriyle EuroNcap testlerinden 5 yıldız alan tek marka" sloganını dış sesin tekrar etmesi faydalı olabilirdi. Hatta, filmdeki riskli durumdan dolayı bunun en az çarpışma görüntüleri kadar ekranda bulunması bile düşünülebilirdi. Arkasından gelen "Clio'lar şu kadar taksitle", "Ödeme kolaylıkları" vs. türünden sözlerin yeri burası değil bize göre.

Fikir ve cesarete alkış, ancak sözünüzü doğru şekilde tüketiciye iletemiyorsanız işiniz zor.

Deniz Feneri ve diğerleri

Kurulduğu günden bu yana, televizyon programı ile faaliyetlerini halka duyurma fırsatı bulan yardım derneği Deniz Feneri; yöneticilerine Almanya'dan çıkan hapis cezasıyla gündemde. Meselenin Türkiye ayağından neler çıkacağı henüz belli değil. Lakin ortalık şimdiden epeyce karıştı! Önceden Kanal 7 yöneticiliği yapan, şu anda RTÜK başkanlığı yapan Zahid Akman'ın adı para trafiğinde geçiyor. Henüz kanıtlanmış bir durum yok ama Almanya'dan dernek yöneticilerine gelen "nitelikli dolandırıcılık" etiketi ile Akman'ın da adını temize çıkarması zor görünüyor. Zira bu tip konularda adınız geçmeye başladı mı, artık en iyisi ortalıkta pek görünmemek. Suçluysanız durum başka tabi, ona diyecek sözümüz yok.

Hal böyleyken, 5 yıl 10 ay ceza almış başkan "bağış yapanlardan özür dileriz" demişken Türkiye'de de bu tarz kurumlara karşı oluşan güven zayıflığı da gözden kaçırılmaması gereken bir nokta. Artık hayırseverler bayramlarda ve gerekli gördükleri zamanlarda ihtiyaç sahiplerine yapacakları bağışlar için güvenilir kurum aramaya başlayacaklar. Bu durumdan, gerçekten işini doğru yapmaya çalışan diğer kurumlar da zarar görecek.

Onların yerinde olsam, bir süre faliyetlerimi askıya alır, ortalıkta fazla görünmezdim. Zira siz ne kadar doğru ve iyi de olsanız kamuoyundaki algıyı kolaylıkla değiştiremezsiniz.

İyi olmak yetmez, iyi görünmek de gerekir.

Salı, Eylül 16, 2008

kan uyuşmazlığı

Sektöre büyük bir yatırımla girip, teknolojinin ilerlemesi ve ekonomik imkanların genişlemesiyle epeyce büyük bir şirket haline gelen Turkcell'in son kampanyasında Recep İvedik'i kullanmasını kan uyuşmazlığı olarak yorumlasak herhalde yanlış olmaz.
Tiraj, satış rakamları ve cironun en büyük etken sayıldığı günümüzde, satışı ve tüketimi artıracak herşey pervasızca kullanılıyor malesef!

Tüm zamanların en çok izlenen türk filmi olan Recep İvedik filmi, bir çok olumlu-olumsuz eleştiri aldı. Filmden çok, arka arkaya eklenmiş parodilerden oluşmuş gibi görünen filmin teknik açıklamasını yapacak değiliz. Lakin birçok insanda, çizdiği oldukça "kaba" tipin bıraktığı etkiyi göz ardı edemeyiz.

Böylesine beğenilen ve izlenen bir karakterin reklamlarda kullanılması doğrudur şüphesiz! Ancak bu, bir kamyon markası olabilirdi! Ya da mesela bir otel, restoran olabilirdi. Başından bu yana yoluna "lider" olarak devam eden Turkcell'in Recep İvedik tercihini "uyumsuz" buluyoruz.
Turkcell'in tüketicide bıraktığı ciddi, güvenilir ve büyük firma algısının, bu kaba ve küfürbaz adamdan epeyce olumsuz etkileneceğini zaman gösterecektir.

Salı, Haziran 10, 2008

Euro 2008'de sponsorluk karmaşası

Firmaların hizmetlerini tanıtmanın reklamdan farklı diğer yolu olan sponsorluk konseptinde, şu günlerde oynanan maçlarla devam eden EURO 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası bir karmaşaya yol açtı!

Büyük bir firmaysanız, yeni ve taze reklam kampanyaları bulmakta da zorlanıyorsanız, -ajansınız çok kreatif de olabilir fark etmez- EURO 2008 gibi dünya çapında bir organizasyon hemen imdadınıza yetişir. Başlı başına dünya insanlarının, özellikle erkeklerin yeterince ilgisini çeken böyle bir organizasyonda logosunu göstermek isteyen onlarca firma, organizasyon komitesine milyonlarca dolar ödüyor... Lakin görülüyor ki; aslında organizasyon masraflarına destek olmak anlamına gelen sponsorluk kavramında çok değişiklikler olmuş.

Castrol ile McDonalds, Canon ile Coca-Cola, Carlsberg ile Continental... Bu markaların birbirleriyle nasıl bir alakaları var dersiniz? Bunlar toplam 10 adet olan EURO 2008 sponsorlarından bazıları. Adları yanyana yazılan bu markalar, sözde sponsorluk yapıyorlar.. Ama reklam etkisi olarak düşünüldüğünde, klasik kampanyalara nisbetle hatırı sayılır bir etkisi olan bu tarz proje sponsorlukları büyük dünya markalarınca adeta kapışılıyor! Prensipler, ispatlanmış kurallar yerle bir ediliyor!

Türkiye'de de durum aynı, hatta daha beter! Ülker, Garanti Bankası, Turkcell, TTnet ve başka birkaç marka daha...Güzel de sponsor isimleri olan bu markaların ödedikleri büyük paralarla markaya daha fazla hizmet edecek projelere imza atılabilecekken işin kolayına kaçılıyor..

Milli takımlar sponsoru, Euro 2008 Türkiye Ana Sponsoru, Euro 2008 Sponsoru ... İnsan önce aralarında nasıl bir fark olduğunu, doğrusu anlayamıyor. Ancak şu bir gerçek; tüketicilerin aklı karışık!

İspatlanmış bilimsel bir gerçeğe göre: Tüketiciler herhangi bir ürün ya da nesne ile ilgili, zihinlerinde sadece bir markayı tutuyorlar. Çikolata deyince sadece bir marka çıkıyor ortaya, ikinci-üçüncü bir marka yok!

Otomobil, oyuncak, hamburger, bilgisayar, saat, spor giyim, bira, kola, müzisyen, kalem, telefon.. Hepsi birer nesne, isim, aynı zamanda birer marka olan bu şeyler için herkesin kafasında sadece bir tane logo vardır. İkinci bir logoyu oluşturmak mümkün değil..

Böyleyken insan sormak istiyor;bu şirketlerin bu kadar çok mu parası var, hedefine ulaşması zor görünen böyle projeler harcayacak? Haydi projeyi çok başarılı buldunuz, logonuzun orada görünmesinin mutlaka fayda hanenize yazılacağını düşünüyorsunuz diyelim; aynı para ile çok daha etkili kampanyalar yapılabileceğinin farkında değil misiniz?

Cuma, Mayıs 16, 2008

vodafone netleşiyor!



Önceki kampanyalarında, anlaşılması zor bir dil kullanan Vodafone, yeni "mesaj bağımlısı" programıyla derdini daha kolay anlatıyor. Mesaj açık ve net: "size o kadar çok mesaj atma imkanı vereceğiz ki, çok sevecek, bağımlısı olacaksınız.."

Bunun güzel bir şey oluşu da tartışmalı ya neyse..

Önceden 40-50 sn.'lik reklamlarında bir türlü asıl meseleyi söylemeyip lafı uzatan Vodafone, yeni hamlelerinde daha net ifadeleri ve özellikle gençlerin rağbet edecekleri fırsatları kullanıyor.

coca-cola zero, tat testinden geçemedi!

Uğur Yücel ve Kadir Çöpdemir'in oynadığı reklam filmleriyle adından söz ettiren ve "Sıfır Şeker" sloganıyla piyasaya sürülen yeni ürünüyle Coca-Cola, istediği başarıya ulaşamamış görünüyor.

Bendeniz dahil, tadan arkadaşlardan hiç biri, reklamda verilen vaadin gerçekleştiğini kabul etmedi. Yani nedir bu Coca-Cola Zero'nun Light olanından farkı? Eskisiyle arasında tat bakımından pek fark göremedik açıkçası.

Bu durumda bu ürün, ambalajı cilalanmış fakat, içinde değişiklik yapılmamış, eski bir ürün değil midir?

Cuma, Mayıs 02, 2008

U.S. Polo Assn. ilanına yazık etmişler!

U.S. Polo Assn.'nin 26 Nisan günkü Sabah gazetesinin Günaydın eki ile birlikte verdiği reklam eki görülmeye değerdi doğrusu..
Türkiye'deki ajans, yazılar ve görseller için epey uğraşmışa benziyor. Gazetede, ilanı hazırlayan ajans yazılı olmadığından fikirlerimizi buraya yazıyoruz:

Polo oyununun nereden geldiği, günümüzdeki durumuyla ilgili bazı veriler ve bu oyunun takipçisine ve meraklısına getirdiği yaşam tarzı vs. hoş bir çalışma idi. Ancak; metinde öyle cümleler var ki, öyle zorlama, doğallıktan uzak ve anlamsız! Bazı görselleri uzun yazıyla değil, belki birkaç kelimelik sloganla bütünlemek daha doğru. Yakışıklı olmasına çalışılan zorlama cümleler, okunması için değil sanki dekor niyetine konmuş gibi..

Ajansa ve metin yazarına verilen onca paraya yazık! Onca emek, kabaca yapılmış hatalar yüzünden değerini kaybetmiş!

Metinden örnekler:

Evinize hoş geldiniz...

U.S. Polo Assn. Ev tektil koleksiyonu, özgün ve doğal tarzıyla ruhunuzu özgürleştirerek sizi canlı bir dinamizm ile sarıyor.
(Canlı olmayan bir dinamizm olsa nasıl olurdu acaba?.. Yazı şöyle bitebilirdi; .... size canlılık ve dinamizm sunuyor.)






Harekete Özgürlük...

U.S. Polo Assn. ayakkabı koleksiyonu, 2008 yaz sezonunda da dinamik, genç, cıvıl cıvıl ve ihtişamlı...
(Bir ürün dinamik, genç ve cıvıl cıvıl ise aynı zamanda ihtişamlı olması saçmadır! İhtişamlı kelimesi tüm cümleyi batırmış, yazık olmuş!)

Pazar, Nisan 27, 2008

doğadan çayda stratejik hata!

Yaklaşık 35 yıl önce kurulmuş olan Doğadan, kendi kategorisini oluşturmuş, alanında lider konumda olan bir firma. Kuşburnu, Ihlamur, Form, Papatya gibi siyah çay dışındaki sıcak içecekleri poşet çay olarak piyasaya sunmuş ve kategorisini oluşturmuş, bununla da kalmayıp günden güne pazarı büyütmüş bir firma.

Geçtiğimiz eylül ayında, bir süredir sıcak içecek pazarına girmeyi hedefleyen Coca-Cola Türkiye tarafında satın alındı ve bir süredir yeni reklam kampanyalarında da duyurulduğu üzere kategorisini genişletmeye başladı.
Bitkisel, sağlıklı yaşam, saf, doğal, modern şehir yaşamı gibi anahtar kelimeleri bünyesinde barındıran Doğadan şimdi de "siyah çay" ürünüyle kendini tanıtmaya çalışıyor. Yazılı ve görsel basın için oluşturulmuş kampanyada, "bundan böyle Doğadan markasını siyah çay ile bileceksiniz" gibi riskli bir mesaj iletiliyor tüketiciye.

Alanında kendini ispat etmiş ve hatırı sayılır bir başarıya ulaşmış bir firmayı satın alıp, neden kendini bu kadar zora sokacağı işler yapıyor Coca-Cola, anlamak mümkün değil! Siyah çay pazarında ana kategori dökme çaydır ki lideri ÇayKur'dur. Demlik ve poşet çayda da Lipton birinci sırada.. Dökme ve diğer türlerde ikinci sıradaki firma Doğuş çay. Pazarda bulunan diğer iki oyuncu da Sabancı'nın Deren'i ile Ülker'in Natura'sı.

Bu kadar büyük oyuncunun olduğu bir pazara girmek cesaret işi. Zira, pazara girdiklerinden bu yana istediklerini elde edememiş Deren ve Natura markalarını görüp buna uygun tedbir almaları gerekirken ille de siyah çay diye tutturmanın alemi nedir? Coca-Cola, kendisini çok zorlayacağı bir hamle yapmış oldu böylece.

Piyasanın ve tüketicinin bildiği haliyle Doğadan, çok çeşitli bitkisel çaylarıyla oldukça sağlam bir konuma sahip. Siyah çay etiketi, zamanla Doğadan markasının bu özelliğini zayıflatacaktır!

Çünkü türk insanı, hem papatya çayını hem de kahvaltıda içtiği siyah çayı aynı markadan satın almaz!

Cuma, Nisan 18, 2008

vodafone geyiği

Başta kullandıkları 4'lü billboard çalışması gerçekten hoştu.. Uygulama ve görselin canlılığı, beni de ilk gördüğümde hemen etkilemişti.

Vodafone hattım olmadığı için, reklamlarda söylenenin nasıl uygulandığını pek anlayamıyorum. Vodafone hattı olmayanlar reklamı anlamasınlar mı? Ya da merak edip hat mı alsınlar mesela? Bu bekleniyor olabilir.

Ancak "geyik" kelimesinin konuşma tariflerindeki yeri pek de prezentabl sayılmaz. O yüzden "geyiğe doyacaksın", "vodafone'dan geyik" gibi sloganlar markaya olumlu yönde hizmet etmiyor.. Zira vodafone hattım ile ciddi bir görüşme yapamaz mıyım? Görüştüğüm herkesle "geyik" mi yapıyorum ben?

Gibi bir durum..
Vodafone'un daha önceki kampanyaları gibi; güzel bir fikrin tuzağına düşen reklamcılar...
Yine bir yanı eksik..